22 Ağustos 2013 Perşembe

Metrobüs seyir defteri

Metrobüs seyir defteri: otobüse binerken yüzüme vuran sıcaklıktan anlamam lazimdi aslinda içerisinin hamam tadında olduğunu.  Aga klima çalışmıyor ve balık istifi insanlar !!! Otobüsün bir bölgesinden sucuk kokusu geliyor :P zaten tutacaklara tutunan insanlar bana pekin Olimpiyat larını hatırlatıyor :-D ki o bolgeden gelen koku tamamen pastırma.  Apış arası kokusunu soylemiyorum bile!!! Ara duraklarda inen veya biben olmasa oksijenin ne olduğunu unutucam lan. Şu an otobüsünün ici parçalı bulutlu lan. Buhardan bi sig gözükmüyor :-D Nefes almayı unutucam birazdan. Aga bu nedir amk. Isyan etmemek elde mi ??? Bu sıcakta klimasi calismayan otobusu sefere koyan amirin ecdadini sonra bu otobusu bakima almayan sorumlunun anasını ve en bastaki lavugun bunlari denetlemedigi icin bacisiniiiiiiii si****** siz anladiniz onu

Metrobüs seyir defteri

Metrobüs seyir defteri: yer buldum yer buldum ben buldum aaaaaaaaaaaaaaaa :-D Olimpiyat madalyası almış gibiyim.  O kadar kalabalığın içinden geçip boş koltuk buldum ya la :-D

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Metrobüs seyir defteri

Metrobus seyir defteri: zincirlikuyu da rahat binip te körüğe rahatça yaslanıp rahat rahat giderken koskoca boşlukta yaklaşık bir yıldır yediklerini çıkarmayan 120 kiloluk bayan arkadaş kayıp kıta mu gibi olan poposunu benim olduğum yere neden dayar ki arkadaş anlamıyorum.  Sadece kendi olsa iyi ellerinde dünya poşet.  Kendine çektirdiği işkence bir yana bana olduğu ızdırap ayrı bir konu. Lan yanımda yöremde insanlar rahat rahat giderken benim çilem neymis anlamadım amk. Toprak altindat kalmış solucan gibiyim ya la. Ne çektin be eser. Acaba hatırlatsam mı, Sayın bayan biz yediğimiz yemekleri Öğütme işlemini yaptiktan sonra sıçıyoruz, isterseniz sizde aynısını yapabilirsiniz :-D
Metrobüs seyir defterini artık burada topluyorum. bundan önceki yazılar. Gerçi çoğu kaybolmuş bulamadım facebook un zaman tünelinde ama elimde olanlar bunlar. İmla hataları için kusura bakmayın. Telefonda ki klayve ingilizce karakter maalesef, bir de otobüs seyir halindeyken yazdığımdan dolayı çok kontrol imkanım olmuyor. Malum tıklım tıklım bir otobüste sevişircesine yolculuk yapıyoruz.

31 Mayıs 2013
Metrobüs seyir defteri: yıl 20013 zincirli kuyu metrobüs durağı. Manzara ; beyaz çorap  topuğa basılmış kösele ayakkabı, beyaz gömlek ve pala bıyık. Özlediğim manzara. metroseksüeller ve bakımlı erkeklerin türediği ve arsız otlar gibi çıktığı bir donemde bu manzara içimi ferahlattı  hala kaybolmayan orta yas gurubu var demek ki. Coook güzel. 

13 Mayıs 213
Su an önümden LG polarize 3D Pasif televizyon gözlüğü takmış biri geçti. Otobüs durağını ısırıyorum gülmemek için

6 Nisan 2013
Metrobus seyir defteri: yer buldum yer buldum oturuyorum allahim inanilmaz bir olay. Dolu otobuste otura bildiim  bu gun sansli gunum dwmekki ne cama yapistim nede direklerle sevistim 

1 Nisan 2013
Metrobus seyir defteri: metrobuse ilk giris aninda kendimi belgesellerdeki gibi hissettim. Nehirden karsiya gecmeye calizan bizonlar gibi kapiya yigilma oldu. Ben hicbir hamle yapmadan kendimi iceride buldum  ama buna ragmen korukte kendime zor yer bulabildim  su an direkte otobus harek ettikce bir gurup vatandas striptiz yapiyoruz  koruk tam gay bar modunda 

23 Mart 2013
Metrobüs Seyir Defteri: Bu gün işe arabamla geldim 

22 Mart 2013
Metrobus seyir defteri  (star trek in firagmanini izledim gaza geldim:-D ) otobuse ilk birinci bindim yus puan aldim en birinci benim oturmaya yer buldum  ama bahtsizlik yakami yine birakmadi. Yanima 120 kg lik bir genc bayan oturdu. Muhtemelen bu evrenden degil :s metrobus sağa dogru hareket ettikce ustumde bir agirlik hissediyorum nefes almam zorlasiyor. Ilk basta astim oldum zannettim ama otobus duzeldikce hersey normale donunce yanimdaki ŞEY e bagladim sonucy yarim koltuga oturuyorum cama yapistim lan :s

21 Mart 2013
Metrobüs seyir defteri: Yeni bir gun ve yeni bir metrobus yolculugu  bu seferki metrobus yolculugunda burnunu karistiran bir kac dayi haricinde birsey yok  seyir defterim devam edecek 

7 Şubat 2013
Metrobüs seyir defteri: Yeni bir meteobus yolcugunda yine sizlerleyiz. Bol itismeli ve cekismeli bir yapimla karsinizdayiz 

6 Şubat 2013
Metrobüs seyir defteri: Rabbim sana sukurler olsun. Sag salim indik metrobusten. Serefsizim dinsiz binen musluman iner. Resmen macera anasini satayim


Metrobus seyir defteri

Metrobus seyir defteri: pazartesi gunleri sanki herkes geceden kalmis gibi duruyor arkadas. Taam ben aksam ictim ama butun metrobusun bole bi ihtimali yok. Heleki yanimda duran haci sakalli haci amcanin hic bole bi ihtimali yok. Gerci onu bozuk ayran carpmis olabilir  Bu ne lan sabah sabah milletin yuzu asik. Alisik degilim lan. Koskoca otobuste cit cikmiyor amk. Gerildim lan. Tribe girdim amk. Ahanda ayarim.bozuldu. arkadas bir gariplik dahi olmadi yav.

18 Ağustos 2013 Pazar


Ramazan Ayından sonra Taksim



                 Bir Ramazan ayını daha bitirdik. Zor oldu biraz gerçi ama en sonunda bitti. Gerçi bitmesinden baya sonra yazıyorum ama kısmet.
                  Ramazan girdi gireli aklımızda ne zaman taksime gidip te Nevizade de bir şeyler içeriz diye bekliyorduk. Ve fazla dayanamayıp bayramın ikinci günü aldık yolumuzu vurduk Taksime. Sanki Navigasyona rotayı girmişiz de otomatik pilota bırakmışız kendimizi, Dos doğru Nevizadeye aktık. Güneş tepemizde, sanki elinde mercek olan bir çocuk bize güneş ışınlarını tutuyor gibi sıcak. Güneş kavurdukça bizi soğuk bir bardak biraya ve bir shot tekilaya olan hasretimiz artıyor. Her zaman ki mekanımıza gittik, yorgunluktan ve sıcaktan bunalmış vücutlarımız son bir umut diye çıkıyor merdivenleri. Son gücümüz ile çıktık teras kata. Kendimizi koltuklara nasıl attığımızı bilmiyoruz.
                  Ve beklenen an. Bir aydır beklediğimiz mutlu son. Garsona siparişi verip te bardağın buzluktan çıkışını izlemek kadar keyifli bir şey yoktu o an. Tekilaların önüme gelişi sanki altı yaşında ki bir çocuğun doğum günü pastasıyla ilk tanışma anı gibiydi adeta. Tekila bardağının kenarında ki tuzları dudağımın alt kısmıyla sıyırıp o ekşi ve acımtırak tadı dilimde hissedince beynimde adeta havai fişekler patlıyor du. Bir hamle ile biten tekilanın peşine yarım dilim limon, pastanın üstünde ki çilek edasıyla altın vuruş için beni bekliyordu adeta.
                  Tekilanın ve limonun mideme inişini derinden hissederken avucumun içinde duran buz gibi bir bira bardağı çoktan ağzıma doğru yola çıkmıştı bile. İçtiğim biranın her yudumunda beynimde festival oluyomuşcasına etkiliyordu beni. Bardağı elimden bırakıp sigaramdan bir duman çektikten sonra fark ettim ki. Biz aslında çok fazla yalan gerçekler peşinde koşuyormuşuz. Bir den dank etti kafama bu düşünceler. Ufuk çizgisine bakıp daldım uzunca. Düşünceler denizinde kayboluyordum. Kendi fikirlerim ile hayal ettiklerim arasında sanki büyük dalgalarla boğuşan küçük bir tekneydim.
                  Göğün güneş ile birleştiği noktada nedir ki, ufuk çizgisi. Gözüken ney peki? Koca bir hiç. Ne gördüğün senin hayal gücünle sınırlı sadece. İster özgürlüğü gör ister huzuru, bunlar sadece kişinin kendi hayal gücü ile sınırlı. Bizlere yıllarca hep ufukta özgürlük vaat edildi. Ufukta umut vaat edildi. Bizlere güzel günler vaat edildi. Aslında bize hep vaat edildi.
                  Peki kim, niye, niçin sürekli vaatler savurdu  bizlere. olmayacak hayallerin peşinde daha hırçın ve kalbi kırık bir nesil olduk. Sürekli barış mesajları verilip te, savaştan başını kaldıramayan bir nesil olduk. Kan ve göz yaşları içinde güne başlayan, güne veda eden insanlar var dünyanın her yerinde. Para ve kazanma hırsı yüzünden hayatı ve yaşamayı görmeyen insanların sebep olduğu kıtlıklarla, savaşlarla, ekonomik krizlerle, umutsuzlukla, doğa katliamlarıyla, bozulan ekolojik dengeyle ....vb karşılaştık hep. Ve bu böylede devam etti hep, edecek de aslında. Çünkü karşımızda gözü doymayan bir kitle var. Daha fazla kazanma hırsı ve daha fazlasına sahip olma isteği ile geleceğimizi kör eden bir avuç insan 6 milyardan fazla insanın kaderini belirleyebiliyor. Bu olanların bedelini bizlerin ödediği gibi gelecek olan nesillerimizde bundan nasibini alacak ve bir ömür alakaları bile olmayan hesapların bedellerini ödeyecekler.
                  Peki çözüm ? Çözüm yok, en azından şu anki zihin kitlesi ile mümkün değil. Belki bir umut elimizdeki bütün varlıklar gittiğinde gelecek olan yeni nesil eline alacak yönetimi ve kaybedilenleri geri almaya çalışacak. İşte bu da bir umut ve vaat. Bizde bu vaatler ile bir sonraki nesil' i uyutmaya devam edeceğiz. Ve bir sonraki nesil de bizden nefret edecek. Tam bir kısır döngü halinde yok olup gideceğiz.

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Gezinti

 Galata Köprüsü _ Sabaha karşı, İstanbul' un en masum olduğu anlardan biri.


Koreşehitleri Cad. _ Bir bahar akşamı. Durgun ve sessiz.


Ayvansaray, Haliç Köprüsü _ Işıkların dansı


Taksim _ Bir İstanbul gecesi


Eyüp, Eyüp Sultan Camii _ Sabah Namazı Çıkışı


Sultan Ahmet Camii _ Soğuk bir karlı kış akşamı.


Ortaköy _ 15 ci pozdan sonra yakalanmış bir kare


Beykoz, Sevgi tepesi _ Sevgililerin mekanında tek başına.


11 Ağustos 2013 Pazar

Barış

Barış
Sözlük anlamı olarak ; savaşsızlık, savaşmama durumu, birbiriyle iyi geçinme durumu, sulh. Barışmak eylemi. Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum.

Barış deyince benim aklıma gelen sadece rahmetli Barış Manço' dur. (saygıyla anıyorum)
Benim için, İçi boşaltılmış, ağızlarda sakızımsı bir havası olan bir kelime artık.

Tüm insanlığın ağzında ezbere çıkan çok kullanılan bir kelimedir bence. Hatta güzellik yarışmasında ki adaylar bile "Dünya da barış" diye mesaj veriyor olmaları bile buna dalalettir.

İşin garip tarafı dünyanın en büyük barış destekçileri her yere savaş götüren Emperyalist ülkelerdir!!! Barışı destekleyen ülkelerin askeri güçlerini bir kontrol edin? Barış dediğin olay elindeki sopanın düşmanınkinden büyük olması değildir ki!!

Barış bence insanların bilinç altına yerleşmiş bir ezberdir. Sadece bir kelimeden öte değildir. Çıkın sorun insanlara Bana barışın anlamını söyleyin diye?? Verecekleri tek cevap; Savaşın olmadığı bir dünya diyeceklerdir fütursuzca ve bilmişlik taslayan bir egoyla. Aslında aksine Barış bir zihniyet meselesidir. Tamam fiilen yapılan bir eylemdir ama aklında savaş olan bir insanın barış içinde yaşaması mümkün değildir ki. Her fırsatta çatacak yer bulacaktır, hadi kendine düşman bulamadı bu seferde kendi içinde savaşacaktır. Zaten insan faktörünün bulunduğu bir yerde barışın daimi olması mümkün değildir.

İnsan dediğin mahlukat Kıskanır savaşır, sinirlenir savaşır, sahip olmak için savaşır, özgürlüğü için savaşır, sevdiği için savaşır. Hiç bir şey bulamazsa kendisi savaşır. Yani insanın BIOS yazılımında barış kısmi bir durumdalıktır.

Barışın daimi olduğu bir dünya tamamen Ütopya dır. Hayaldir yani. Olması o kadar imkansızdır ki soğuk füzyonu kanıtlamak daha kolaydır. Bilinen 8 bin yıllık dünya tarihinde sadece kayıtlara geçmiş 250 yıllık bir Barış durumu vardır. Yani barış ortamını sağlamak için bile ilk önce savaşmak gerekiyor.

Aslında en büyük kısır döngülerden biridir barış. En büyük paradokstur hatta. Ve bir insan içgüdüsüdür. Karşı konulması imkansız bir duygudur. Can havliyle yapılacak ilk icraattır. çoğu zaman gereksinimdir.

Barışın sağlanabilmesi için bile savaş veriliyorsa siz düşünün bu dünyanın nasıl biz düzende yürüdüğünü.

Demem o ki, tutamayacağın bir söz vermek gibidir barış. Bu yüzden çok kullanmamakta fayda var

Saygılar.

6 Ağustos 2013 Salı

İsyan

Bize hep büyüklerine saygılı ol dediler.
İsyan etme karşı çıkma dediler.
Neden???
Bu saygıyı nereden hak ediyorlar ??
Bize böyle bir dünya bıraktıkları için mi??
Yıllarca kafalarını kuma gömüp olanları görmezden geldikleri için mi??
Yıllarca bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetiyle yaşadıkları için mi??
Çocuklarına torunlarına yaşanılmaz pislik ve adaletsizlik dolu bir dünya bıraktıkları için mi??
Yıllarca sömürülen bir memlekette ağızlarını açmadıkları için mi??
Yıllarca din alimleri tarafından sömürülüp akıllarını çalıştırıp hiç bir şeyi sorgulamadıkları için mi??
Yıllarca yalanlarla başta kalıp bu milleti uyutan bir arpa boyu yol alamayan bir ülkeyi yöneten siyasetçilere oy verip başa getirdikleri için mi??

Bir yandan

Şimdi yine sömürülüyor ve baştakiler, zihinleri beton olmuşcasına her baktıkları yerde betonarme yapılar görüyorlar. Yol yapılacak yerleri yanlış hesaplayıp ağaçları katlediyorlar ( İyice salak sandılar bizleri yedik yani ). Sınavlarda " ŞEHVEN " hata yapılıp torpilliler ve imamın müritleri ülkenin her yerine yerleşiyor. Beş parasız fakir çocukları asker ocağında terör kurbanı olup şehit olurken kendi evlatları altın kaplama oldukları için çürük raporu alıp askerlikten yırtıyorlar. Gemicikler alıp, bir gecede vergi indirimleri yapıp ülkeye tonlarca mal sokup ticarette genç yaşta başarılı olup zengin oluyorlar. Adaleti hukuku kendi yanlarına kendi çıkarlarına kullanıp hak yiyor ve suçsuz insanların hayatları ile oynuyorlar. Bilinçsiz ve olaylardan bihaber insanları yalanları ile uyutup her seferinde ağır söylemler ile lanetledikleri ülkeler ile iş birliği yapıp devranlarına devam ediyorlar, işin en kötü yanı kimse bunları bilmiyor. Bu memleketi kurtarmak için gecelerini gündüzlerine katıp, kelle koltukta diyar diyar gezip, yedi düvene karşı galip gelip halkına haklarını veren insana düşman oldular. Dinsiz ilan ettiler, hain ilan ettiler, sarhoş ilan ettiler. Daha çok yazılır ama neyse.

Diğer yandan

Yıllarca kendilerini Atatürkçü ilan edip Mustafa Kemali kendilerine kalkan yapıp istedikleri gibi at koşturanlar. Atatürkçülük kisvesi altında laiklik diye, batılılık diye yalan yanlış ideolojiler le insanlara hükmetmeye ve boyunduruk altına almaya çalışan insanlar oldu. Mustafa Kemali içkiyle anıp dine karşı bayrak açtılar, sanki bu mübarek adamı bir Türk başbuğ unu dinsiz imansız gibi gösterdikleri yetmiyormuş gibi. Yıllarca irtica diye bir çok günahsız gençleri sırf başları kapalı diye ötekileştirip körpe gençleri bu din istismarcılarının ellerine geçmelerine müsaade ettiler. Kemalizim i yıllarca yanlış insanlar, yanlış ideolojilerle kendi çıkarları için kullandı ve buna kimse sesini çıkarmadı.

İşte şimdi bu büyüklerin pislikleri biz gençleri ve gelecek nesilleri vuruyor ve bizi birbirimize düşman ediyor. Biz ne yapıyoruz; daha yaşanılır bir ülke için meydanlara çıktık, özgürlük için kişilik hakları için protestolara katıldık. Gaz yedik, vatan haini olduk, dinsiz ve Allahsız olduk. Ama yılmak yok, bizim büyüklerimizin yaptıklarını biz yapmayacağız, en azından kendi adıma yapmayacağım. Gücümün yettiği kadar bu düzene bu yalan karşı geleceğim. yazdıklarımdan mesulüm, bundan ceza alacaksam almaya razıyım. Ama artık kimse uyumasın. Bu yalan bu dolan bitsin artık. Hiçbir insanın dini, dili, kimliği, cinsel tercihi beni ilgilendirmez. Ve bu durumun kimseyi ilgilendirmemesi lazım zaten. Benim kıldığım namazdan sen cennete giremeyeceksen, benim içtiğim içkiden de zaten cehenneme gidemeyeceksin. Veya inanmayan bir insanı sen cennete veya cehenneme sokmayacaksın.

Yıllarca kutuplara bölünmüş bir ilke bırakan büyüklerim; bu sizin pisliğiniz. Artık gurur duyun.

Bir bakın bakalım Türkiye'nin eski fiziki haritasına. Karadeniz yemyeşil, Marmara keza öyle. Akdeniz zaten maki çok bir şey beklememek lazım ama ege bile yemyeşil uzaydan bakınca. Şimdi girin google.maps e. bir bakın nasıl tükenmiş ağaçlarımız. Karbondioksit salınımı insan sağlığına tehlike edecek seviyede. Her taraf beton, ağaçlar çıkarlar uğruna katlediliyor, sadece ağaçlar olsa, o bölgedeki yabani hayatta katlediliyor. Neden para için!!!! bir zaman geldiğinde oksijeni nerenizden çıkaracaksınız merak ediyorum.???

Peki biz ne bırakacağız yeni nesillere??? Biz büyüklerimizden böyle aldık gençler kusura bakmayın mı diyeceğiz.

İşte bu yüzden büyüklerim, şimdi bizden ne saygı nede sevgi bekleyin!!!


Alayına isyan