3 Eylül 2014 Çarşamba

İtiraz ediyorum arkadaş

                 İtiraz ediyorum arkadaş.

Her yapılan işin, isteğin ve fiilin ardından katlanılması gereken, kabul edilmesi gereken zorunluluklara itiraz ediyorum.

Örn:

- Gülü seven dikenine KATLANMASIN.
Gülü seven, Gülü sevsin arkadaş. Dikenin bizimle alıp veremediği nedir ???

- Su testisi su yolunda KIRILMASIN.
Bu su testisi evde kırılmıyor mu?? Hep yolda mı kırılıyor? Niye kırılmak zorunda orası ayrı bir mevzu?? Kırmayın amk !!!

- Fazla naz aşık usandırır.
Madem aşıksın niye naz yapıyorsun be güzelim. Derdin ney senin?? Sevmiyorsan söyle ne bu tripler allasen??

-Köprüyü geçene kadar Ayıya Dayı diyeceksin.
Deme arkadaş deme!!! Nasıl Göt'e Göt deniyorsa, Ayı'ya da Ayı denir. Madem köprüyü geçene kadar dayı dedin, köprüden sonra niye yavşaklık yapıyorsun. Ondan sonra da dayı de. Bide o köprüde ayıyla ne işin var senin hıı ???

- Kızını dövmeyen dizini DÖVMESİN
Malmısın arkadaşım niye dövüyorsun evladını ??? Derdin ne la senin ??? Diyelim ki dövmedin kızını, niye dizini dövüyorsun, yediyse bi bok bırak ne hali varsa görsün. Dizinin ne günahı var amk ???

- İki gönül bir olunca samanlık seyran OLMUYOR
Olmuyor aga olmuyor. Bunun tülü var, beyaz eşyası var, kotuk takımı var, yemek odası var, var oğlu var yani. Hangi iki gönülmüş o çok merak ettim. Bulsam yakıcam canlarını. Kötü örnek oluyorlar.

- Hızlı giden eşşeğin boku seyrek düşer
Niye?? tutup bunu mu ölçtün. Yani bütün gün durup bekledin ve hızlı giden eşşeğin peşine düştün. Helal olsun valla. Aklıma takılan niye bu eşşekle o kadar ilgilendin ???
 
........

Diye gider bunlar. Aklıma gelenler bunlar, ama uzar gider bu liste.

26 Haziran 2014 Perşembe

Sorular

    Gülüp geçmek miz zor olan, yoksa kalıp savaşmak mı? Yada savaşı kaybetmek mi acı olan, yoksa onca bedele karşı kazanmak mı ? Bedelini ödediğin her şey güzel midir? yoksa bedel ödemeden vazgeçmek mi?

    Sorular sorular sorular.... Aklımda, dilimde, gözlerimde her yerimde sorular. Ve biliyorum ki cevaplayamadığın sorular delirtir insanı. Limittemiyim, tehlikedemiyim ?? Nerede durmalıyım, ne yapmalıyım?? Ne olduğumu bilmezken ne olmaya çalışıyorum.

Var mı cevabı olan ????

25 Haziran 2014 Çarşamba

Aylar Sonra Otobüs

        Aylardır yapmadığım bir şey Otobüse binmek. Evden durağa yürümek. Ve durakta otobüs beklemek.

       O sıcakta durakta beklemek nedir lan!!!

       Gölge olan yerde metrobüs içi gibi sıkışıklık var. Gölgenin olduğu yere bir götlük yer açsana diye giden var. Bu evrim acaba bu sıcaklarda bizi vampire çevirecek olmasın ???

       Ancak ufuktan otobüz gözükünce ve benim gittiğim hatta kimsecikler olmayınca ( tabi bekleme süresi diğerlerinin iki katı ) bom boş otobüs ne güzel gözüküyor insana. Birde klimalı olunca anaaamm. Nasıl sevindim lan.

Uzun lafın kısası. Otobüs zor zanaat be. İnsanda hep bir beklenti yaratıyor. Sürekli bekliyorsun. Hep bir umut var " bu gelen benim otobüs mü" diye askerden gelen sevgili bekler gibi bekliyorsun.

Zor valla zor

23 Haziran 2014 Pazartesi

Aslında hissettiklerim - Yemek Yemek

        Kimi insan yediğnden zevk alır. Yediklerini midesinde öğütmek çok zevklidir. Kimi insan da yaşamanın güzelliğinden yemek yemeyi sever, aslında sevdiği yemek yemek değildir ancak sebep sonuç ikişkisinde yaşamanın temeli yemek yemektir.

        Yemek yemenin temelinde insan oğlunun doyumsuzluğu ve değişken zevkleri yatar. Her ülkenin her bölgenin değişik tatları mevzu bahistir. Türk mutfağı, Fransız mutfağı, Uzak doğu mutfağı vs.vs.... Bu örnekler aslında insan oğlunun değişlenliğe ne kadar muhtaç olduğunun göstergesidir.

         Ancak bende durum biraz farklı. Ki benim gibi olan milyon insan vardır dünya üzerinde. Benim için yemek yemek zaruriyetten ve ihtiyaçtan öte bir şey. Benim için yemek muhteşem büyük bir zevk. Aynen seks yapmak gibi, ön sevişme gibi, ibadet gibi, zevkin doruklarında bir olgu. Mesela sindirmenin. Benim için hiç bir önemi yok. Yediğimle sindirdiğim farklı olabilir hiç umrumda olmaz. Çiğnediğim, tadına baktığım yiyeceğin gırtlağımdan geçtikten sonrası çok önemli değil yani. Bir lokma etin, bir kaşık çorbanın, bir tabak ıspanağın değeri benim içi bir çok şeyle eş değer.

         Misal bir dikim şöbiyeti ağzıma attığımda dünyanın en sağlam uyuşturucusunu almış oluyorum. Veya bir tabak aşure yerken en iyi kafayı ben yaşıyorum. Karnı yarık yerken dünyanın en güzel müziklerini dinliyorum. Mesela karamelli dondurma yerken resmen altın vuruş yapıyorum. Heleki sonrasında içtiğim limonlu soda ve sigara sex sonrası bir duygu adeta.

        Açıkcası benim yaşadıklarım bunlar. Bu yazıyı okuyup sapıklığa yorana hayret ederim ;)

13 Nisan 2014 Pazar

Gece gece

Battığında güneş yanar gönlümün feneri
İnce cılız bir ateş sarar her yanımı
Bir damla yaşım akar gözümden
Canım yanar ama çıkmaz sesim

Bazen dem olur içimde dertlerim
Şarabımla eş tir mutluluğum
Bazen duman olur umutlarım
Sigaramla biter ümitlerim

Yollar gibi uzar gider hayatım
Ne vardığımı bilirim ne gittiğimi
Bir selam verir geçerim kapılardan
Ne kimi tanırım ne kimi bilirim

Közlere düşmüş damla gibi yok olur giderim
Soğukta yanan ateş gibi yoktur  ferim
Bir ümit der gidip elim boş dönerim
Buz gibi vücudum ama yanar içim

25 Şubat 2014 Salı

Dünya ve Değişim

       Dünya artık büyük bir ikileme doğru gidiyor. Bunu durdurmak imkansız ve sonuçları da muhtemelen kötü olacak. Büyük yıkımlar ve kıyımlar göreceğimize benziyor.

      Bunu durdurmak için benim nacizhane bir fikrim var. Gelin dünyayı ikiye bölelim. Evet evet ikiye bölelim.

      Kapitalizm ile emperyalizm ile uğraşanlar ondan ekmek yiyenler onu sevenler, Din ile uğraşanlar, din olmadan yapamayanlar, dindar bir toplumda yaşamak isteyenler, Faşistler, para gözler, yasakçı zihniyetler, yalakalar, gaddarlar, sapıklar, pedofililer, bağnazlar, cahiller, cahilliğini bilmeyenler, askerler, askeri zihniyette olanlar, bilime düşman olanlar, ota boka itiraz edenler, kapalı zihinler, vs.... vs... bu insanların içinde bulunmayacağı bir kıta ya taşınalım.

      Neyimiz varsa alıp gidelim buralardan. Bütün dünya ülkelerinden aynı fikirde olan insanlar ile birlikte yurtlarımızı terk edelim kendimize ait halkın yönettiği bir medeniyet yaratalım. Bırakalım bu mallar bildikleri gibi yönetsin kendilerini.

       Mesela Afrika kıtasına gidelim. veya asya veya güney amerika. Oradaki insanlar ile değiş tokuş yapalım. Berdel gibi birşey yani. Ne kaybedeceğiz ki ?? Tam aksine insanlığımızı kazanacağız. Sadece insanlığın ve insanların yaşadığı bir medeniyet. Din yok ( inanmak isteyen inanabilir, din kişisel bir olgu dur. istediğini yapabilir, ibadete kısıtlama yok, hatta inanıyor diye saygısızlık ta yok ) bağnazlık yok, geri kafalılık ve karşı çıkma yok, bilime ve ilime açık bir ülke, Her ırktan her kültürden oluşan insan topluluğu, doğaya saygılı enerjisini doğadan elde eden, doğayı kirletmeyen , yok etmeyen bir toplum.

Güzel olmaz mı ??

31 Ocak 2014 Cuma

Metrobüs Seyir Defteri - Fight Club

Bütün gece fight club filmini izlemeyi hayal ettim. Şimdi eve gidiyorum. O mukemmel arsivimde ki güzide filmi HD 720p kalitesinde z5500 ses sistemim ile izleye bilecek olmak otobüs yolculuğunu katlanır kılıyor. Yanına da çay yaptım mi ohhhhh mis ;)

Metrobüs Seyir Defteri - Akülü Araba

Bu gün İBB ye mail atmam lazım. Akülü araba kullanıyor sanki pezemenk

21 Ocak 2014 Salı

Metrobüs seyir defteri - Umutsuz insanlar

Uzun zamandır yazmıyorum seyir defterini. Ama inanın bu sırala hiç acayiplik yok. Tamam sıkış tıkış gidiyoruz ama bi cacık yok. Insanlar monotonlaşmış. İnsanların içindeki yaşama duyguları yok olmuş.  Üzülüyorum insanlara sanki robot köleler gibi sadece programlı hareket ediyorlar.

20 Ocak 2014 Pazartesi

Tesadüf

      Saat 08:30, sabah uyanmışım açlık tavan halde, kilo almamak için yoğurt iyi gelir aç karna mantığıyla bir kase yoğurt doldurulur. Sonrası standart bilgisayar karşısı elde kaşık kaşık yoğurt yiyen bir tip. Sabah haberleri okumak için chrome açılır. İlk iş Rock Fm Rabarba. Radyoyu açtım tam haber sitelerine yöneleceğim radyo anonsu ile irkildim. " Evet yoğurdumuzu kaşıklıyor, yiyin yoğurdu ".

    Bu ne lan dedim. Etrafıma baktım anlamsızca, izleniyorum hissine kapıldım deli gibi oldum bir an. Hani mala bağlamak diye bir şey vardır ya işte yaşadığım tamamen buydu. Ağzımda kaşıkla kaldım biraz, belki kaşık bile demiştir ne oluyor lan diye.

    Sabah sabah anlamsız bir tesadüf yaşadım.