30 Kasım 2013 Cumartesi

Pedofili ( Sübyancılık )

         Pedofili yani Sübyancılık kelime anlamı olarak : Yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları veya ergenliğe yeni girmişleri cinsel açıdan çekici bulması ve cinsel eğilimin çocuklara yönelik olmasına neden olan psikoseksuel rahatsızlık.
         İnsanlık utancı bir durum, belki tedavi edilebilir bir hastalık yada çok iğrenç bir alışkanlık. Ne olursa olsun bu durumun herhangi bir izahı yoktur. Cinsel açıdan kendini tatmin etmek isteyen bir kişinin hedef olarak savunmasız vücutları ve saf beyinleri seçmesi insanlık dışı bir durum.
          Küçük yaşta cinsel münasebete maruz kalan zihinler ileri ki dönemde psikolojisi bozuk bireyler olarak karşımıza çıkıyor. Bunun sonucunda da despot ve cani kişiler içinde ki dinmeyen öfkeyi bir şekilde ya diğer canlılardan yada insanlardan çıkarmaya çalışıyorlar. Bir çok seri katil de veya hayvanlara işkence çektiren kişilerin geçmişlerinde cinsel istismara maruz kalmış kişileri görebilirsiniz.
          Bu durumun önüne geçilebilir mi? Bence evet. Küçük yaştan beri aile içi eğitim ve okullarda ki öğretim ile kişilerde bir bilinç yaratıla bilir. Seks in tabu olmaktan çıkıp bu konu hakkında verilecek eğitimler ile bu sorununda üstesinden gelineceğine  inanıyorum.


29 Kasım 2013 Cuma

Metrobüs Seyir Defteri - 29.11.2013

şu soğuk kış günlerinde nede güzel oluyor metrobüs ün içi yav. Götüm dondu lan dışarıda. Bu ne soğuk bee. Kar yağacak san yağ baride şu ön sevişmeyi bi geçelim artık. Belli oldu bu kış hardporn tadında geçecek.

28 Kasım 2013 Perşembe

Metrobüs Seyir Defteri - 28.11.2013 - 2

Karşıdan gelen Hollandalı nin içi tıklım tıklım dolu gözükse de tecrübeyle sabit bir durumu yineleyip en son kapinin orada durdum ( zaten fizik ve matematik burada güçleniyor, nerede duracağını ivme kuvvetine göre hesaplayabiliyorum artık ) kapının açılmasıyla boşluğu görüp mutlu oldum amk  bir günde iki kere oturarak yolculuk çok değerli lan 

metrobüs seyir defteri - 28.11.2013

Bu sefer bir ilki gerçekleştirdim. Zincirlikuyu da otobüs sırası bekledim.  Ve sonuç olarak oturarak yolculuğuma devam ediyorum. Her seferinde hemen binip gideyim diye dolu otobüse binip sıkış tıkış yolculuk ediyordum. Ohhh beeee ne de güzel oturarak seyyahat etmek :-D

27 Kasım 2013 Çarşamba

Metrobüs Seyir Defteri - 27.11.2013

      Göt kadar Ayvansaray durağında yüzlerce insan mucize bekler gibi Metrobüsü bekliyoruz. Korkum polisin es kaza buradan geçmesi. Zaten hava yağmurlu birde toma ile uğraşmayalım. İşin kötü tarafı durakta kadınlı erkekli bekliyoruz  Hala şuna bir çözüm bulamadılar yav  görüyoruz otobüslerde kadınlı erkekli yolculuklar oluyor. El ele tutuşanlar filan var. Ayıp kardeşim  
      Ufuktan gelen otobüsün görüntüsü birazda olsa içimize umut veriyor, belki binebiliriz diye düşünüyoruz. Hamdolsun bine bildik. Sağ olsunlar boş otobüs yollamışlar. Otobüsü beklemenin bile marifet olduğu bir şehirde yaşıyoruz amk. Arabamla gidim desem yol gitmiyor trafik ten kitlenmiş her yer. Toplu taşımada da yer yok amk. Ne yapalım biz çıkmayalım mı evden. Homeoffice çalışmaya olsa imkanımız ekmek almak için bile çıkmam dışarı. her gün ayrı bir mücadele amk. Sanki birleşmiş milletlerin Somali ye yaptığı yardımda insanların gıda maddelerine saldırdığı gibi binmek için saldırıyoruz otobüse. 20 yıla yakındır İstanbul u yöneten cemaat kadrosu her boka övüyor da bir yol yaptıkları yok amk.

25 Kasım 2013 Pazartesi

SAPTAMALAR - Bölüm 5 : Din ve Genel Ahlak Kuralları

           Toplumlar içinde oluşmuş ve oluşmaya devam eden, bireylerin hareket ve davranış kurallarını oluşturan yazılı ve sözlü kanunlara Genel Ahlak Kuralları denir. Bu kurallar toplumun yaşayış, Din ve kültürüne bağlı olarak bireyler arasında belirlenir. Genel ahlak kuralları sürekli gelişen bir organizma gibidir. Dönemsel yaşam tarzlarına göre bir çok değişkenlik gösterir. Ama bazı kurallar vardır ki bunlar evrensel kurallardır ve bütün toplumlar nezdinde kabul görür. Misal hırsızlık, tecavüz, cinayet, gasp, vs...vs.. gibi. bu olayların haricinde oluşan her kural bölgeler ile toplumların kültürel ve dini yapılarına göre değişir.
            Ancak cahil kalmış bireyler içinde Temel ahlak kurallarının dinler tarafından getirildiği ve buna göre yaşandığı inanışı vardır. Bu inanış doğrultusunda birey kendisini dini yaşam tarzına göre yönetir ve genel itibari ile kurallarında bu doğrultuda çıktığını sanır.
            Bu cahil kişi nezdinde herhangi bir inanışı olmayan, ateist olan bir kişinin tecavüz edebileceğini, hırsızlık yapacağını, gasp edebileceğini filan düşünür. Çünkü kendi fındık kadar beyni ile bütün dünyanın din ekseni etrafında döndüğünü sanır. Bu yüzden bu bireyler dini ve inancı olmayan insanların her türlü suça meyilli olduğunu sanır. Din olgusu kişisel bir olgudur. Kişinin kendi ile alakalı olduğundan başka kimseyi bağlamaz ve bu bağlamda da bir başkasının din ve inanç görüsü tartışılamaz.
            Yani Genel Ahlak Kuralları ve Temel Ahlak kuralları genel itibari ile bir birlerine bağlanamaz ve birlikte yargılanamazlar. Bu düşünce tamamen sığ bir beyine sahip, cehalet içinde yoğrulmuş kişilere aittir.

SAPTAMALAR - Bölüm 4 : Seks ( cinsel ilişki ) +18

         Kadınlı erkekli yapılan bir eylem. Eylemden öte kelime anlamına çok fazla görev binmiş bir durum. Sonu mutlulukla biteni de var, namus cinayeti ile biteni de var. Bizim ananelerimize biraz ters bir eylem olduğundan tabu olarak kalmış, bastırılmış bir dürtü.
         Kelime anlamı olarak Cinsel ilişki ( Seks ) : Genellikle Erkeğin cinsel organı ( penis ) ile kadının cinsel organının ( vajina ) birleşmesini kapsayan, cinsel zevk yada dürtü, üreme amaçlı bedensel birleşim biçimidir. Bunun yanı sıra anal seks, oral seks, parmakla, dildo gibi aktiviteler ve eş cinsel, ilişkiler de cinsel birleşim olarak kabul edilir.
          Cinsel birleşim yani seks, türümüzün devamı için olmazsa olmazdır. Türün devamlılığı açısından bu kadar önemli olan bu eylem nedense hep gizlilik kuralının başında gelen maddesi olmuştur. Ortam ve topluluk içinde seks ten bahsetmek ve fikir sunmak her zaman terbiye ve genel ahlak kurallarının dışında kalmış ve gizli bir sansür ile konuşulması yasaklanmıştır. Halbuki bütün insanlığın hatta ve hatta tüm canlıların mecbur olduğu bu durum bilinmesine uygulanmasına rağmen bu yasaklama ve bu gizleme neyin nesidir hiç anlamış değilim.
           Eskiden beri bize tembihlenen ve konuşulması istenilmeyen bu edep durumu insanları içten içe kemiren ve tutsağı yapan bir alışkanlık, bir ritüeldir. Yasaklandıkça içsel bir savaşa dönüşen bu tabu, bir müddet sonra derin bir sapıklıkla karşımıza çıkabilir. Bunu önlemek için olu orta seks yapalım demiyorum ama konuşulmasının dahi yasaklanması bastırılmış duyguların bir müddet sonra patlamasına yol açacağı kesin bir durum dur.
            şöyle ki; seks in kesin bir dille ve kanunlar ile yasaklanması, yasakların devamı olarak toplum içinde telaffuzunun bile engellenmesi durumda ortaya çıkan durum insanlar üzerinde bastırılmış dürtü olarak kalacaktır. Bu dürtüyü engellemek mümkün olmadığı gibi göz ardı etmekte mümkün değildir. Bir dişi veya bir erkeğin en az ekmeğe ve suya muhtaç olması gibi sekse de bağımlılığı vardır. Seksin tamamen tabulaştırılması durumunda ortaya çıkacak sapıklıkların haddi hesabı olmayacaktır. Dünya genelinde baktığınız zaman tecavüzün, çocuk evliliklerinin, çocuk istismarcılarının ve cinsel bağımlılığın hat safhada olduğu ülkeler genellikle seksin tabu olduğu ve din ile bu konunun engellendiği ülkelerdir.
             Yani demem o ki; Eğer toplum içinde çok fazla rağbet gören ve ihtiyaç olan bir şeyi engellerseniz, toplum bireyleri bunu tedarik edebilmek için kendilerince bir yol bulacaktır. Ve bu buldukları yola göre kendilerince kanunlar belirleyeceklerdir. Seksin konuşulması ve bu konuda eğitimleri verilmesi toplum bireylerinin konuya yaklaşımını değiştireceği kanısındayım.

22 Kasım 2013 Cuma

Metrobüs Seyir Defteri - 22.11.2013

Metrobüs seyir defteri : kışın gelmesiyle birlikte metrobüs ün içi hamam dışarısı buzdolabı olmaya başladı. Yazın klima açtıramadığımız adamlara ayni şekilde soğutması için klimayı yine açtıramıyoruz. Benim için en büyük sıkıntı gözlüklü olmak. Otobüsün içine girince gözlük buhardan kapanıyor. Korkuyorum arkadas bir gün tutacak diye başka bir şey tutmaya. Bu hatadan sonra o kalabalıkta yapılacak yolculuk sadece benim aleyhime olacak. Yada her zamanki gibi spastik taktigini deneyip yer bulmaya calisicaz

21 Kasım 2013 Perşembe

Nokia Lumia 1020

        Microsoft un satın almasından sonra dikkatleri üzerine çeken Nokia, Apple’ ın 5c atağı ile Lumia tasarımlarının kopya tartışması ile yeniden gündeme gelmesine neden oldu.
         Bir dönemin teknoloji harikası Nokia akıllı telefona pazarında tutunamadı ve her sene zarar bildirerek iflasın eşiğine yanaştı. Yeni akıllı telefon modelleri ile dikkatleri üzerine çekemeyen ve sürekli hüsran yaşayan Nokia, Apple’ ın 5C modeli ile başlayan kopya tartışması ile pazarda reklamını artırmayı başardı. Ardından Microsoft un şirketi satın almasıyla dikkatleri üzerine çeken Nokia büyük bir şirketi arkasına alarak yeni bir yol izlemeye çalışıyor.

Donanım ve multimedia özellikleri ile gayet başarılı olan Lumia 1020 modelini inceleyeceğiz.

Donanım özellikleri:
- PVC içermeyen Lumia tamamen geri dönüşümlü metallerden üretilmiş durumda.
-  4.5” LCD ekran WXVGA görüntü teknolojisine sahip 1280x768 çözünürlükte ki ekranı, 15:9 ekran formatı ve 334 ppi ( pixel yoğunluğu ) ile Yüksek kaliteli görüntü sağlıyor. 
- Qualcomm Snapdragon S4 CPU Çift çekirdekli 1.5 GHz işlemci ile hızlı ve sorunsuz işlem hacmi.

-  41 MP CMOS sensör ile akıllı telefonlar içinde ki en yüksek sensör değerini sunuyor. ZEISS lens kullanan  Lumia, Diafram açıklığını f/2,2 olarak veriyor. 15cm mesafeden Makro çekime müsait. Xenon led flah ile 4 m mesafeden 
rahatlıkla çekim sağlayabiliyor.
-  USB 2.0, Bluetooth 3.0, Wireless 802.11 a/b/g/n Bağlantı seçenekleri sunuyor.
-  2000 mAh, 3.8 V luk batarya ile uzun bekleme süresi

-  2 GB RAM bellek, 32 GB Depolama birimi ve 7 GB da Bulut depolama bulunduruyor.


       Bunlar donanımsal özellikleri, yazılım boyutunda ise artık Microsoft tarafından satın alındığı için Windows Phone 8 işletim sistemi kullanıyor.   Symbian işletim sistemi artık gerilerde kaldı, Akıllı telefon tarafında bundan böyle Microsoft Windows işletim sistemleri kullanılıyor. Android ve Mac Os işletim sistemlerinin gerisinde kalan Nokia artık durumu toparlamanın peşinde.

            Tabi ki Windows un gelmesiyle birlikte bir çok özellikte telefona gelmiş oluyor. Microsoft office programları, SMTP, IMAP4, POP3 E-Posta protokolleri, Sky Drive depolama, Adobe acrobat reader, Lync Sohbet, Skypee uygulamaları ile Directx 11 desteği ile Xbox-live oyunlarını sorunsuz oynaya bilme desteği sunuyor.
            Güvenlik desteği olarak Lumia 1020 inernet aracılığı ile uzaktan cihaz kitleme, İnternet aracılığı ile uzaktan veri silme, Cihaz kilidi, kayıp cihaz takibi ve tarayıcı entegre kimlik hırsızlığı koruması eklenmiş durumda.
  Genel olarak Nokia nın Microsoft un himayesinde olmasıyla birlikte yeni bir kullanım ve tamamiyle geniş bir arayüz sunuyor. İş ve Eğlence amaçlı kullanımlar bir hayli iddialı olan Lumia 1020 Nokia nın umut bağladığı amiral gemisi konumunda.


  Detaylı Bilgi için :

20 Kasım 2013 Çarşamba

Arz talep - Eşit paylaşım.

            Ekonomist değilim, yani ekonomiden hele ki makro ekonomiden anlamam. Ama şöyle bir gerçek var ki, alım gücü olmayan bir bir toplumdan kar etmeyi bekleyen şirketler neyin kafasını yaşıyor acaba???
            Maaşlar yerlerde, bir çok insan işsiz, alım gücü yok, dünyada ki para rezervinin bir çoğu dünya nüfusunun %1 inde. Bu %1 lik kesim parayı yöneten topluluk. Bu topluluk işçi maaşlarını, yatırımları ve talep ettiğimiz her maddenin fiyatını belirliyor. Büyük karlar ve daha çok para için savaş çıkarta biliyor, yetmezse ülke içinde hatta dünya genelinde kriz de çıkartabiliyor. Ve bu krizlerden çok büyük karlar elde edebiliyor, büyük paralara sahip olabiliyor.
             Ancak hesaplamadıkları bir şey var ki ( hesaplamışlardır elbet ama işlerine gelmemiş olabilir) vermeden almak diye bir şey yoktur. Matematik bile böyle bir şeyin olmayacağını kanıtlar. Bu durumda işçi maaşlarını minimum seviyede tutup sürümden kar etmeyi planlamak ve insanları yoksul bırakmak nasıl bir zihniyettir.
             Şirket sahipleri daha çok kar edip daha çok paralara sahip oluyorlar. Bunun için bin bir türlü yolsuzluk, hırsızlık, vergi kaçırma aklınıza ne gelirse yapıyorlar. Peki sonuç? Dünyaya sahip olsan da yiyeceğin bir tas çorba. onlarca evin olsa de kalacağın bir tane ev. Eyvallah çok paran olsun. güzel yaşa ama bu döngünün düzgün işlemesi için de doğal kanunu bozma. Dünya kadar parayı biriktirip de hak edene vermesen o hak edenin alım gücü olmaz, bu sayede sende kar edemezsin. Devamlılık için eşit paylaşım şarttır.
             Eşit paylaşım olmadan herhangi bir devamlılık söz konusu olamaz. Verdiğinden fazlasını almaya kalktığın zaman uzun vade de gelecekte alacağın kazancın önüne engel koymuş olursun. Dünya ekonomilerinde yaşanan krizlerin ve çıkmazların sebebi de budur. verilenden fazlasının alınması. alınacak bir şey kalmadığında alacaklı olarak ta çıkmaza girersin. Bu da döngünün işlemez hale gelmesine sebep açar. Eşit paylaşım bu konuda sonsuz döngüyü sunacak tek yoldur.
             Elbette ki hak eden ile etmeyen arasına farklar olacaktır. eşit paylaşımdan kastım genel itibari ile herkese aynı ücret değil. Piyasada bulunan paranın döngüyü sağlayacak şekilde patron ve çalışana dağıtım şeklinde olmasıdır. Şu da bir gerçek ki, insanlar kazandıkları paranın aynı şekilde harcamasını gerçekleştirirse bu seferde enflasyon oranları alır başını gider ve bu da yeni kaotik ortamların oluşmasına sebebiyet verir. burada devletin ve ekonomistlerin sorumlulukları artıyor olmalıdır. Yaşanması muhtemel bu senaryo için önlem paketleri ve halka tasarruf fonları açılarak paranın hem piyasada kalması hemde çalışanların borçlu olmaması sağlanmalıdır. Böylece varlık sahibi olan kişi rahatça yaşamını itham ettirip geleceğini de garantiye almış olacaktır.
             Ancak şu an ki yaşadığımız kapitalist sistemde bu düşüncelerin olması değil düşünülmesi bile imkansız dır. Tamamen tüketime dayalı bir ekonomi sistemi ile gidilebilecek yol çok uzun değildir. Ki uzun olmayacağı gibi oluşacak herhangi bir krizde zengin olan yine sadece bir kaç kişi olacaktır. para yine aynı şekilde tek bir noktada toplanıp döngünün tıkanmasına yol açacaktır. Bu durumun getirdiği şeyler hep ayaklanmalar ve savaşlar olmuştur.
             Ülkemizde yaşayan her bir bireyin en az aldığı maaşın üç katı borcu bulunmaktadır. Borçlandırılmış bireyler daha düşük maaşlarla daha fazla çalışmaya yönlendirilir ki bu durum da modern köleliğin yeni sistemidir. Eşit paylaşım olmadan ve yüklü mal birikimi engellenmeden dünya ekonomi sisteminin düzene oturması imkansızdır.

19 Kasım 2013 Salı

Metrobüs Seyir Defteri : 19.11.21013

Körükte dururken ayağıma basan hanım abla; pardon'unu yiğim senin. O ayakta ki krater 3 haftaya iyileşmez ki. Buradan direk sanayi' geçerim artık. Çıkma temiz sol ayak bakarım

13 Kasım 2013 Çarşamba

SAPTAMALAR - Bölüm 3 : Pratik Zeka

         Pratik zeka aslen yoksulluğun ve yokluğun eseridir. Sözlük anlamı olarak ; Zihnin öğrenme, öğrenilen den yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir.
         Ülkemizde ve ortadoğu ile asya bölgesinde pratik zeka örneklerini sıkça görürsünüz. Örneğin en basiti trigier kayışı şeklinde bağlanmış kadın çorabı, su motorunu patpat diye araca çevirme, tencere kapağından anten yapmak, öğrenci evlerinde görülen ütüden tost ve ocak yapma, çatalı anten girişine sokup randıman almak, vs, vs.... Bunun sebebi bunlarla sürekli uğraşmamız dan kaynaklı dır. Neden? Çünkü yokluktan ve maddi imkansızlıktan insanlarımız olmayanın yerine olabilecek şeyleri yerleştirmiştir. Türkiye nin neresine giderseniz gidin illa ki konu olabilecek yada gülünecek mamuller göreceksiniz. Ve gördüğünüz her şaheserde bir mantık bulacaksınız.
          Evet sonuç itibari ile gördüğünüz şeyler komik olacak ama aslında imkansızlığın getirdiği şeyleri insan azminin nasıl yendiğini de canlı olarak göreceksiniz.
          Bu yüzdendir ki, en çok pratik zeka örneğini bu coğrafyada görebilirsiniz.

Helal Sex Shop

Helal Sex Shop ??
     Bu neyi nesidir anlayamadım. Sex in tabu olduğu bir ülkede böylesine zalimce bir hareket neden yapılır. Şüpheliyim!!
     Aslında merak ettiğim o kadar çok soru var ki.
Soru: 1
Bu İnternet sitesinin sahibi Allah' ın (c.c.) izniyle açtık, hayırlara vesile olur inşallah, Haydi Bismillah, Allah Bereket versin, Hayrını Gör Abi, Hayrını Gör Abla diyecek mi???

Soru: 2
Kapı Girişine Bismillah yazan etiket yapıştıracak mı? Veya site duvarına bu tarz yazılar yazacak mı ?

Soru: 3
Bu Helal Sex Ürünlerini alan kişiler Besmele ile mi halvet yapacak. Kullanım kılavuzun da bu yazacak mı?

Soru: 4
Kullanım kılavuzun da Ürünleri kullandıktan sonra GUSÜL Abdesti alın tarzında bildirimler olacak mı?


       Sex helal bir kavramdır, ancak şahsa helal olan kişi ile. Yani kişinin nikahlı zevcesi veyahutta kocası olması gerekmektedir. Şimdi bu kurallar genelinde baktığımızda Titreşimli dildo helalmidir ? Şişme kadın helalmidir? Dinin bu şekilde soytarıların eline geçmesi nasıl bir şeydir ki bu kadar insan hala mal mal olayları takip ediyor ???
Anlamış değilim!

11 Ekim 2013 Cuma

Umut

Umudum kaybolmadı benim
Umutsuzluğun içinde mutsuzluk maskemin altındadır umut benim
Belki gözlerim yaşlı ancak hala beklentilerim var benim
Ve bir gün güleceğim diye bekler dururum ve hala umudum var benim

Gözlerim yollardadır hep
Gidenler dönmez ama gözlerimde umutludur benim
Bazen açım sevgiye sonsuzluk gibi, bazen hüzünlü
Elimde bir sigara ve çayım buharlı camların önünde geçer gecelerim benim

Güneşin doğuşunu bekler insanlar
Hayat denen kavganın galibi olmak için
Ve hayat her gün yeni umutlara gebedir
Ama galibi olmaz bu savaşın, kazananı olmadığı gibi
Ne olursa olsun hala umudum var benim

SAPTAMALAR - Bölüm 2 : Metrobüs

           İstanbul için artık fenomen olmuş sıkıntıdan, stresten, sıkışıklıktan bunalmış insanların artık geyik malzemesine ve günlük dumur detayların yaşandığı bir araç. Sözlük anlamı yok ama tanımlayacak olursak; metro ve tramvay gibi bir yol bandı üzerinde hareket eden otobüs servisi diyebiliriz.
           İstanbul luların bir numaralı ulaşım aracı olan bu otobüs seferi, İstanbulluların bir numaralı geyik malzemesi olmuş durumda dır. Metrobüs te yaşanılan sıkıntılardan bahsetmeyeceğim. Çünkü bunlar normal. Yani yer bulamamak ( yer bulamamaktan kastım otobüse girememek ) durakta saatlere yakın metrobüs beklemek, gelen otobüsün önünüzden teğet geçtiğini görüp el sallamak, hatta halkların birleşmesi diyebileceğim toplu isyan vaka ları filan, bunlar gayet normal, aslında değil ama süreklilik getiren her şey normal kabul ediliyor memleketim de.
            Benim değineceğim nokta bu hatta gün içinde yolculuk yapan insanların artık geyikler peşinde olması. Misal benim gibi. Girin google a bir çok metrobüs geyiği göreceksiniz. İnsanlar da bir yerde haklı çünkü şikayet etmeyle çözülmeyince geyiğe vurup avunmanın peşindeler artık. Ben de öyle yapıyorum, yapacak başka bir şey yok.
            Her sabah aynı manzara olmasına karşın arada değişik olaylar silsilesi olmuyor değil. Mesela günlük rutin görüntü şudur; Herkesin kulaklığı kulağında, elinde akıllı telefon tavuk gibi tek bir noktaya sabitlenmişlik. Çift olan kişilerde geyik, şikayet, tartışma, eylence, dedi kodu. Bazı bölgelerde erkekler kızlar kesişmesi. Ter kokulu yada kokulu insanlardan kaçma mücadelesi. Arada sıkışmış bayan arkadaşların erkek katliamından kurtulma çabası. Birde benim gibi modeller var, Tutunmak amaçlı direkleri elektro gitar klavyesi gibi kullananlar :D ve etraftan toplanan onlarca anlamsız bakış. Bu rutin yolculuk şeklidir. Dünyanın neresine giderseniz gidin bu manzaranın -%10 , +%10 u ile karşılaşırsınız.
             Ancak arada bazen değişik durak insanı olmayan tipler gelir. Bu kişiler ya ilk dir yada hakikaten kötü bir gününde dir. Normalde göremeyeceğiniz dumur lar, dalgınlıklar, sakarlıklar ve sonucunda kahkaha ile anlatılacak durumlar. İşte biz artık bu olayların peşindeyiz, pür dikkat takip ve etrafı kesme. Bu gün ne çıkar diye metrobüse binmek ayrı bir psikopatlık ama rutinden kurtulma çabası içinde olan bizler için gayet keyifli bir durum.

10 Ekim 2013 Perşembe

SAPTAMALAR - Bölüm 1 : Uyku

SAPTAMALAR
Bölüm 1: Uyku

            İnsanlığın en büyük ihtiyacı, uğrunda bir çok şeyden vazgeçilen ve tartışılmaz en tatlı şey UYKU. ama uyku kişiden kişiye değişik özellikler gösterir.
             Aslında bağımlılık oluşturmuş bu fiil, bildiğiniz uyuşturucudur. Vücuda nüfuz ettiği an beynimizin vücut kontrolünü kaybetmesi ile bilincimizi kaybederiz.
            Sözlük anlamı olarak Uyku: Tüm memelilerde, Kuşlarda ve Balıklarda Gözlenen doğal dinlenme biçimidir. Evet temel sözlük anlamı olarak karşılığı budur. Geri kalan anlamlar anlatana, yoruma ve özelliklere göre değişir, değişken anlamaların çıkması mümkündür. Ancak kişinin uyku anlayışı vardır ki asıl olay budur!!!

             Yatağa girdiği an uykusu kaçan koltuk koltuk gezen hatta kıçı kırık bir sandalyede dünyanın en rahat uykusunu alan kişilerdir benim hedefim. Aynı kabilenin bir üyesi olarak niye böyle diye sorup ve bu soruyu sorarken bir sandalyenin tepesinde uyuya kalmak her zaman içimi gıcıklamıştır. Neden??? Neden güzel bir yatakta yorgana sarılıp rahat bir yastıkla uyumak varken benim kendinden geçmiş bilincim rahatsız bir biçimde maksimum rahatsız bir yerde mükemmel bir uyku çeker??? Bu rahatsız zihinler rahatsız mekanlarda rahat uyku uyur ???

Metrobüs seyir defteri - 10.10.2013

     Bu gün metrobüs ile değil işe arabamla geldim. Tabi yol boyu trafikte göz göze geldik metrobüs ile. O boş yolda süzülüşünü izledim onun, dışarıdan ne de güzel gözüküyor :D Trafiğin durduğu yerde metrobüs durağına denk gelişimle içerinin ne hezeyan bir yer olduğunu gördüm. Aman Allahım demek dışarıdan böyle gözüküyormuş :D cama yapışmış 4 tane surat görünce şükür duası okudum arabanın içinde rahatım diye. Otobüsü biraz daha zorlasalar otobüs yandan genişlicek resmen :D Dünya gibi elips olacak. Aslında otobüs tasarlayan mühendislerin bunu düşünmesi lazım. Malum çağımızda obezite büyük dert, insanlar haliyle enine büyüyor, bu yüzden otobüslerin de elips şeklinde olması sıkışıklık durumunu biraz olsun rahatlatacaktır :D

9 Ekim 2013 Çarşamba

Metrobüs seyir defteri - 09.10.2013

Zincirlikuyu dan bir adım farkla kaçırdığım bos koltuğun üzerine körükte raat raat gitmeyi planlar ken Mecidiyeköy de nefes alinmaz bir hal alan otobüsün içinden sıkışıp kalmış bir vaziyetteyim. Ne oldu nasıl oldu anlamadım.  Kafamı kaldırıp baktığımda Sağım solum itiş kakış bir vaziyette idi. Birde gözlük buhar yapmaya başladı ki bu en fecisi. Zaten montlar yüzünden 5 kişilik yere 3 kişi sıdığından tam bir kaos ve sauna modu var otobüsün içinde. Buradan hava raporu vermek istesem,  yer yer parçalı bulutlu diye tahmin yaparım :-D

Özgürlük

        Sahip olduklarını bırakıp gidemiyorsan, sahip olduğunu sandığın şeylerin sana sahip olduğunun farkında değilsin demektir.
         Belki bir düşünür, bir ünlü yada herhangi biri bunu söylemiş olabilir. Sadece aklıma böyle bir şey geldi ve yazayım dedim. Gitmeyi düşünüp te gidemeyeceğimi fark ettiğim an aklımdan geçenler sadece.

Metrobüs seyir defteri - 08.10.2103

Metrobüs seyir defteri : her sabah grup halinde gelen otobüs serisinin en sonuncusuna koşup bunda kesin yer vardir diye büyük umut besleyip mutlu sona ulaşmak artik aliskankik oldu. Bu yüzden kosmuyorum hep duragin o ıssız ve yalnızlık kokan köşesinde bekliyorum. Tek avuntum haklı çıkmak. Bu da bana yeter.

7 Ekim 2013 Pazartesi

Gezi ve sonrası

           Şu son dönemde yaşadıklarımıza bakılacak olursa daha çok kan dökülecek ve onlarca genç hayatını kaybedecek. Sonu gelmeyen adaletin kokusunun olmadığı cadı avına benzeyen mahkemeler ile suçsuz, hakkını arayan gençler yargılanacak. Fiziken olmasa bile psikolojik işkence uygulanacak.
           Neden mi böyle düşünüyorum. Hükumet cephesi dediğim dedik olur ulusalcı ve özgürlükçü kesimi dinlemez ve kaale almazsa daha çok meydanlarda olay olur. Ve bu olaylar neticesinde bir çok gencimiz canından olur. Bunu çok rahat ve alışılmış bir şekilde söylemiyorum, geçmişten gelen ve en son geçtiğimiz aylarda yaşanan olayları göz önüne alarak söylüyorum.
           Son dönem olaylarına baktığımız zamanda karşımız da iki grup var. Birincisi AKP taraftarları ikincisi ise AKP taraftarı olmayanlar. ( AKP taraftarı olmayanlar diyorum  çünkü içinde solcusu var, ulusalcısı var , milliyetçisi var, kürtçüsü var, LGBT üyeleri var, Atesit'i var vb.... ) Aslında biz millet olarak bu tip durumlara yabancı değiliz ama yakın tarih bile olsa tarih bilgimizin olmamasından kaynaklı her olaya sanki ilk defa yaşıyormuşuz gibi yaklaşıyoruz. Daha öncesinde Solcu ve Sağcı diye iki grup vardı. Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu bilmeyen ender milletlerdeniz aslında.
            Osmanlı İmparatorluğu zamanında savaşa sokulmak için iki adet alman gemisiyle yapılan tezgah yüzünden büyük bir millet harap oldu. Kar mı ettik? hayır. Şimdide Suriye üzerinden aynı işlem uygulanıyor ve göz göre göre savaşa gidiyoruz.
            En yakın örnek 80 ihtilaline sebep 70 li yıllarda yaşanan olaylar zinciri. Solcular ve sağcılar olarak iki grup çatışması bir milletin gencecik evlatlarının ölmesine, kaosun oluşmasına ve akabinde askeri ihtilale sebebiyet vermişti. Tabi o tarihte yaşamıyor bile olsam konu hakkında bilgi alacak yaşan tanıklarım ve okunacak bir sürü kitabım vardı. Şu dönemde bilinen bir gerçektir ki iki tarafa da silah temin eden ve ülkenin kaosa sürüklenmesini isteyen bir çok dış ve iç destekli gruplar vardı. Hedeflerinde gayet başarılı olan bu ekip aslında bir milletin külli esaret altına girmesine bilerek veya bilmeyerek yardımcı oldular.
           Bu olayları baz aldığımızda yaşananlar yaşanacak olanların resmi gibi karşımızda duruyor. İki grup bir birlerinden ölesiye nefret ediyor. Televizyonlar da sosyal medyada ağzına gelenleri söylüyorlar. Bu durumdan çok ekmek yiyen siyasetçi ve medya mensubu insanlar var. Zaten bir yerde durumu bunlar kucaklayıp götürüyorlar. Isıtıp servis edip bir ülkenin insanlarının bir birlerine düşmesini bekliyorlar, ki oluyor da zaten. Ve bu yaşananların en vahimi de olaylara müdahil olan ve etkilenen insanların çoğunun cahil olması. Ne için yaptıklarını bilmeden körü körüne taraf oluyorlar. Birilerinin dikta etmesiyle etkilenip araştırmadan ve bilgi sahibi olmadan beyinlerini teslim ediyorlar. mantık devre dışı kalmış durumda. Meydanlarda sadece öfke patlaması var. ne hak ne hukuk. Beyinlerde de farklı bir şey yok. Meydanlar ve beyinler doğru orantıda gidiyor.
            Bu gidişatın sonu sadece yıkık bir ülke ile çökmüş zihinler olacak. Kapitalizm in kirli bir oyununda yer olacak olmamız beni üzüyor ve sinir ediyor. Ama elden bir şey gelmiyor, çünkü ülke yönetimi zaten sermayelerin elinde. Daha fazla para için binlerce gencin heba olacak olması sonu belli olan bir filmi ikinci kez izlemek gibi can sıkıcı.

İstanbul

Islak sokaklı karanlık yağmurlu günlerde güzel olur İstanbul un ıssız sokakları.
Her bir damlanın yere düştüğünü izlemek sokak lambasının altında.
Ve her yudum şarap ta yağmurun ıslak serinliğini hissetmek.
Su damlalarının sesleri arasında gelmeyecek sevgiliyi beklemek gibi bakmaktır uzun sokaklara.

Vapur iskelesinde yağmurun denizi dövmesini dinlemektir İstanbul.
Martı sesleri arasında yağmurdan kaçan insanları izlemek.
Denizin dalgalarıyla kıyıyı okşamasını izlemektir.
Her öfke patlamasında uzaklaşmak isteyip, giderken de ağlayarak özlemektir İstanbul.

Ruhuna yapışan lanet gibi her daim aklında.
Uzanıp ta tutamadığın hayallerin gibi ulaşılmaz olandır İstanbul.

6 Ekim 2013 Pazar

Kış

         Son bahar gelmeden kış geldi İstanbul a. Ben daha yaprakların dökülmesini ılık ılık rüzgarları, o yaprakların rüzgarla dans etmesini beklerken birden soğuk geldi. Daha fotoğraf makinesini elime alamadan bolu dan kar haberi geldi.
         Tabi ben hala saf saf bekliyorum bulutların arasından nazlı nazlı süzülen güneş ışığı ile ağaçlardan dökülen sararmış yaprakları. Bu melankolik havayı bekliyorum tam üç mevsimdir. Reva mı bu şimdi?
         Son mevsimde son sevgililerin fotoğraflarını çekmek istiyorum, o gri havada tren raylarından geçen soğuk, metal treni çekmek istiyorum, yıldız parkında kaçamak ve gizli öpüşen sevgilileri görmek o yaprakların ayaklarımın altında ezilirken çıkardıkları sesleri duymak istiyorum. Ama gel gör ki yağmur ve soğuk hava hayallerimi de aldı ellerimden.
         Neyleyim dünya ben seni. Artık bir güzelliğinde kalmadı.

4 Ekim 2013 Cuma

Metrobüs seyir defteri - 04.10.2013

Metrobüs seyir defteri : yaklasik on dakika yagmur altinda otobus beklerken sekizin ci yada dokuzuncu araca binmek. hatta buna binmek degil resmen girmek denir. Kapi bile acilir ken beddua okuyor doluluktan. Icerisi tam balik istifi cunku herkez islak. Tabi klima nin sucakligi ve islak insanlar buhari beraberinde getiriyor. Durum bu olunca benim gozlukler iptal  hala toplu tasima araclarini tercih eden zihniyete soyluyorum. Yollar dolu eywallah ama otobuslerde de yer yok. Benim anlamadığım bu kadar insan taşına taşına bitmediya la. Sabah böyle akşam böyle. Arada bir bos koltuk bulunca para bulmuş gibi seviniyorum amk

2 Ekim 2013 Çarşamba

Metrobüs seyir defteri - 01.10.2013

Metrobüs seyir defteri : gine bir yagmurlu istanbul sabahi. Islak vucutlarla yapisik gidiyoruz. Tek tesellim ter degil yağmur islakligi :-) gozlugumun cami yağmur damlalari kapli oldugunda ve otobüsün ici sicak olusundan hem sulu hem buharli bir goruse sahibim :-D duzgun gorebilmek icin gözlüğün uzerinden spastik bakisi atiyorum. Herkez tip tip bana bakiyor :-D birde bu islak ve kaygan zeminde yuksek topuklu ayakkabilari hic anlamam. Hem dengede duramiyorlar hem ayaklari kayiyor. Su an bitanesi resmen uc erkegin arasinda geziyo eheheheh. Cok komik yav. Bide ozur diliyo. Halbuki adamlar halinden cok memnun :-D

1 Ekim 2013 Salı

Metrobüs seyir defteri -- 30.09.2103

Metrobüs seyir defteri :
Bir yudum sarabina muhtacim.
Yakilan bedenimle ufak bir meltemine muhtacim.
Her susadigimda tek damla yagmuruna muhtacim.
Gel sevgili ben sana muhtacim.
Yağmurlu bir istanbul sabahi Şaire bagladim. ;-)

30 Eylül 2013 Pazartesi

Metrobüs seyir defteri - 30.09.2013

Metrobüs seyir defteri : ahanda boş otobüs deyip iceri daldigim ve ahanda boş yer bulduğum oturarak yolculuk yapacağım dediğim otobüsün içi sinek ilaci kokuyor lan. Haşere olsam ölücem şuracıkta. Ciğerlerim şişti lan. Boğazım yaniyo amk. Bu sebeptenmidir nedir herkezin kafasi guzel sanki. Resmen zehirleniyoruz yav. Hükümet in bizden kurtulma çabasımı acaba :-D ya da buda yeni demokratikleşme uygulamasi mi :-D

26 Eylül 2013 Perşembe

Neden.
                   Neden sorusu ne kadar derindir. Yüzeysel gibi görünse de sorular zinciridir aslında.
                   Bakarsın anlamsızca boşluğa ve sorarsın haykırırcasına NEDEN? Anlam arasın, sebep ararsın, çözüm bulamaz karanlıkla baş başa kalırsın yine. Sonu gelmez Neden sorularının.
                   Algoritması var sanki, çok bilinmeyenli denklem gibi değeri olmayan sembollerle işlem yapar gibi uğraşır durusun içinden çıkabilmek için NEDEN sorusunun. Kanser eder adamı, sinir krizleri geçirtir, mala bağlatır. Gündüzün aydınlığında geceyi, kalabalığın içinde yalnızlığı yaşarsın. Ne cevabı belli, ne de çözümü.                      Aslında maksadın sormak değil, içsel acını dışa haykırmaktır. NEDEN'i olmayan davranışların sebebidir, Suça teşvik edendir. En büyük neden dir NEDEN.
                    Kendi anlamı içinde çıkmazı olan tek sorudur NEDEN. Sonsuzluk diyagramı gibidir. Sordukça başa dönersin, başa döndükçe çıkış bulamazsın. Düşüncelerinde kilitlenir kalırsın.
Böyle olmasına karşın hiç bir şey nedensiz değildir. Bu kadar ifrit bir kelime dir NEDEN.

Devrim Yaratan Mac Pro

Devrim Yaratan Mac Pro
            Alışılmışın aksine yeni bir kasa ve sistem tasarımı ile Mac Pro karşımızda. Henüz piyasada olmasa da çoktan tasarımı ile ses getirmiş durumda. Cihazın kendine özgü tasarımı ve donanımı ile alışıla gelmiş kasa formundan uzak olması garipsene bilir ancak donanım yapılandırması, özellikleri ve soğutma tasarımı ile APPLE bizi çok şaşırtacağa benziyor. Mac Pro normalden farklı olarak yapılan bu tasarımda kasa ölçülerini de tamamen değiştirmiş durumda.


             Şöyle ki  kasa ölçüleri 25.1 cm x 16.8 boyutlarında. Bu boyutta bir kasaya 2 adet grafik kartı, İntel Xeon E5 serisi işlemci, 4 adet RAM slotu, Soğutma bloğu, Power suply ve HDD bileşenleri sığdırmak tamamen mucizedir. Ancak tam bu noktada karşımıza mükemmel bir mühendislik harikası çıkıyor. 

             Yeni nesil bir fan ile içeride ki bütün sıcak hava kasanın alt tarafında bulunan büyük bir boşluktan vakumlanarak tamamen dışarı atılıyor. Aslında bu sayede kasa içinde oluşan toz birikmesine ve soğutucu bloklarında biriken tozlardan kaynaklı performans kaybına son verilmiş olunuyor.
             Aslında temizlik için kasa açmaya ve parçaları sökmeye hemde ısıl kaynaklı yavaşlama problemlerine veda etmek gayet keyif verici. Büyük power suply alıp fan montajları yapmak ve büyük kasalar alıp hava sirkülasyonu ile uğraşmak gerekmiyor. Yanında da sessizlik cabası. 

Yeni Mac Pro ile tanışacağımız bir yenilikte ThunderBolt2 bağlantı teknolojisi. 20 GB/SN veri aktarım hızına sahip bu bağlantı ile 4K (4K: 4096 x 3112 çözünürlük) video desteği bulunan 3 adet monitör bağlantısı kurulabilecek. Bunun yanında ThunderBolt2 destekli yeni Nand Flash destekli yüksek kapasiteli ve yüksek hızlı depolama birimleri de kullanıla bilecek.
  Bu kadar küçük boyutta ve bu kadar komplike bir ürün olmasına karşın performansı da diğer ürünlerden çok yüksekte olması hayret verici. Tam bir özellik bilgilendirilmesi yapılmamış olsa da bir çok parça hakkında fikir sahibi oluna biliyor.


Mac Pro
E5 Serisi 12 çekirdekli İntel Xeon işlemciler ile donatılmış durumda.
40 Gb/sn bant genişliğine sahip iki adet PCI Express slot. Dual grafik kartı için.
4 Slot DDR3 Ram bellek ve 60 Gb/sn bant genişliği ( Tahmini 16 GB Ram Bellek )
AMD / ATİ Fire Pro 4 GB, GDDR5 Profesyonel İş İstasyonlu iki adet Grafik kartı. 7 Teraflop işlem gücü ile tam bir Render canavarı ve CAD/CAM işlemlerinde yüksek performans.
PCIe bağlantılı 1250 MB/Sn Flash depolama birimi (HDD). Diğer standart bağlantıların aksine PCIe kullanılarak Sata sürücülere göre 10 kat, SSD disklere göre 2,5 kat daha fazla hızlı bir disk kullanılmış
4 Adet USB 3.0, 2 Adet Gigabit Ethernet, 1 Adet HDMI 1.4 ve 6 adet ThunderBolt2 bağlantı Seçeneği
Wireless 802.11ac 5 GHz, Bluetooth 4.0 kablosuz bağlantı seçenekleri sunuyor.
  Bu seçenekler ve özelliklerle ne kadar performanslı bir makine olduğunu kanıtlıyor gibi. Fiyatı ve donanım tercihleri hakkında bir bilgilendirme yapılmamış durumda. Ancak cihazın yıl sonuna kadar satışa sunulması bekleniyor.
Bilgi için: http://www.apple.com/tr/mac-pro/  sayfasını ziyaret edilirsiniz.

Eser Öztürk

20 Eylül 2013 Cuma

Metrobüs seyir defteri : boş yer bildirimi  gelen ilk otobuse saldiran zombi grubu arkadan gelen metrobüs u gormeyince cakallik yapip bir sonraki nin kapisinin duracagi yeri hesaplayip onu bekledim ve mutlu son. Oturarak yolculuk 

17 Eylül 2013 Salı

Metrobüs seyir defteri

             Yaklaşan otobüsün kapıları açıldığında berlin duvarının yıkılışına sevinen almanlar gibi iceriye dalan yolcuları görünce hala millet olarak evcillestirilmeye ihtiyacimiz olduguna kanaat getiriyorum. Her yolculuk NET GEO WILD vahşi yaşam belgeseli  resmen. Kaldirimla metrobüs arasi nehir, bizde karsiya geçmeye çalışan öküz başlı antilop muşuz gibi bir görüntü var ortada.
İstanbul sana katlanamiyorum artık.

22 Ağustos 2013 Perşembe

Metrobüs seyir defteri

Metrobüs seyir defteri: otobüse binerken yüzüme vuran sıcaklıktan anlamam lazimdi aslinda içerisinin hamam tadında olduğunu.  Aga klima çalışmıyor ve balık istifi insanlar !!! Otobüsün bir bölgesinden sucuk kokusu geliyor :P zaten tutacaklara tutunan insanlar bana pekin Olimpiyat larını hatırlatıyor :-D ki o bolgeden gelen koku tamamen pastırma.  Apış arası kokusunu soylemiyorum bile!!! Ara duraklarda inen veya biben olmasa oksijenin ne olduğunu unutucam lan. Şu an otobüsünün ici parçalı bulutlu lan. Buhardan bi sig gözükmüyor :-D Nefes almayı unutucam birazdan. Aga bu nedir amk. Isyan etmemek elde mi ??? Bu sıcakta klimasi calismayan otobusu sefere koyan amirin ecdadini sonra bu otobusu bakima almayan sorumlunun anasını ve en bastaki lavugun bunlari denetlemedigi icin bacisiniiiiiiii si****** siz anladiniz onu

Metrobüs seyir defteri

Metrobüs seyir defteri: yer buldum yer buldum ben buldum aaaaaaaaaaaaaaaa :-D Olimpiyat madalyası almış gibiyim.  O kadar kalabalığın içinden geçip boş koltuk buldum ya la :-D

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Metrobüs seyir defteri

Metrobus seyir defteri: zincirlikuyu da rahat binip te körüğe rahatça yaslanıp rahat rahat giderken koskoca boşlukta yaklaşık bir yıldır yediklerini çıkarmayan 120 kiloluk bayan arkadaş kayıp kıta mu gibi olan poposunu benim olduğum yere neden dayar ki arkadaş anlamıyorum.  Sadece kendi olsa iyi ellerinde dünya poşet.  Kendine çektirdiği işkence bir yana bana olduğu ızdırap ayrı bir konu. Lan yanımda yöremde insanlar rahat rahat giderken benim çilem neymis anlamadım amk. Toprak altindat kalmış solucan gibiyim ya la. Ne çektin be eser. Acaba hatırlatsam mı, Sayın bayan biz yediğimiz yemekleri Öğütme işlemini yaptiktan sonra sıçıyoruz, isterseniz sizde aynısını yapabilirsiniz :-D
Metrobüs seyir defterini artık burada topluyorum. bundan önceki yazılar. Gerçi çoğu kaybolmuş bulamadım facebook un zaman tünelinde ama elimde olanlar bunlar. İmla hataları için kusura bakmayın. Telefonda ki klayve ingilizce karakter maalesef, bir de otobüs seyir halindeyken yazdığımdan dolayı çok kontrol imkanım olmuyor. Malum tıklım tıklım bir otobüste sevişircesine yolculuk yapıyoruz.

31 Mayıs 2013
Metrobüs seyir defteri: yıl 20013 zincirli kuyu metrobüs durağı. Manzara ; beyaz çorap  topuğa basılmış kösele ayakkabı, beyaz gömlek ve pala bıyık. Özlediğim manzara. metroseksüeller ve bakımlı erkeklerin türediği ve arsız otlar gibi çıktığı bir donemde bu manzara içimi ferahlattı  hala kaybolmayan orta yas gurubu var demek ki. Coook güzel. 

13 Mayıs 213
Su an önümden LG polarize 3D Pasif televizyon gözlüğü takmış biri geçti. Otobüs durağını ısırıyorum gülmemek için

6 Nisan 2013
Metrobus seyir defteri: yer buldum yer buldum oturuyorum allahim inanilmaz bir olay. Dolu otobuste otura bildiim  bu gun sansli gunum dwmekki ne cama yapistim nede direklerle sevistim 

1 Nisan 2013
Metrobus seyir defteri: metrobuse ilk giris aninda kendimi belgesellerdeki gibi hissettim. Nehirden karsiya gecmeye calizan bizonlar gibi kapiya yigilma oldu. Ben hicbir hamle yapmadan kendimi iceride buldum  ama buna ragmen korukte kendime zor yer bulabildim  su an direkte otobus harek ettikce bir gurup vatandas striptiz yapiyoruz  koruk tam gay bar modunda 

23 Mart 2013
Metrobüs Seyir Defteri: Bu gün işe arabamla geldim 

22 Mart 2013
Metrobus seyir defteri  (star trek in firagmanini izledim gaza geldim:-D ) otobuse ilk birinci bindim yus puan aldim en birinci benim oturmaya yer buldum  ama bahtsizlik yakami yine birakmadi. Yanima 120 kg lik bir genc bayan oturdu. Muhtemelen bu evrenden degil :s metrobus sağa dogru hareket ettikce ustumde bir agirlik hissediyorum nefes almam zorlasiyor. Ilk basta astim oldum zannettim ama otobus duzeldikce hersey normale donunce yanimdaki ŞEY e bagladim sonucy yarim koltuga oturuyorum cama yapistim lan :s

21 Mart 2013
Metrobüs seyir defteri: Yeni bir gun ve yeni bir metrobus yolculugu  bu seferki metrobus yolculugunda burnunu karistiran bir kac dayi haricinde birsey yok  seyir defterim devam edecek 

7 Şubat 2013
Metrobüs seyir defteri: Yeni bir meteobus yolcugunda yine sizlerleyiz. Bol itismeli ve cekismeli bir yapimla karsinizdayiz 

6 Şubat 2013
Metrobüs seyir defteri: Rabbim sana sukurler olsun. Sag salim indik metrobusten. Serefsizim dinsiz binen musluman iner. Resmen macera anasini satayim


Metrobus seyir defteri

Metrobus seyir defteri: pazartesi gunleri sanki herkes geceden kalmis gibi duruyor arkadas. Taam ben aksam ictim ama butun metrobusun bole bi ihtimali yok. Heleki yanimda duran haci sakalli haci amcanin hic bole bi ihtimali yok. Gerci onu bozuk ayran carpmis olabilir  Bu ne lan sabah sabah milletin yuzu asik. Alisik degilim lan. Koskoca otobuste cit cikmiyor amk. Gerildim lan. Tribe girdim amk. Ahanda ayarim.bozuldu. arkadas bir gariplik dahi olmadi yav.

18 Ağustos 2013 Pazar


Ramazan Ayından sonra Taksim



                 Bir Ramazan ayını daha bitirdik. Zor oldu biraz gerçi ama en sonunda bitti. Gerçi bitmesinden baya sonra yazıyorum ama kısmet.
                  Ramazan girdi gireli aklımızda ne zaman taksime gidip te Nevizade de bir şeyler içeriz diye bekliyorduk. Ve fazla dayanamayıp bayramın ikinci günü aldık yolumuzu vurduk Taksime. Sanki Navigasyona rotayı girmişiz de otomatik pilota bırakmışız kendimizi, Dos doğru Nevizadeye aktık. Güneş tepemizde, sanki elinde mercek olan bir çocuk bize güneş ışınlarını tutuyor gibi sıcak. Güneş kavurdukça bizi soğuk bir bardak biraya ve bir shot tekilaya olan hasretimiz artıyor. Her zaman ki mekanımıza gittik, yorgunluktan ve sıcaktan bunalmış vücutlarımız son bir umut diye çıkıyor merdivenleri. Son gücümüz ile çıktık teras kata. Kendimizi koltuklara nasıl attığımızı bilmiyoruz.
                  Ve beklenen an. Bir aydır beklediğimiz mutlu son. Garsona siparişi verip te bardağın buzluktan çıkışını izlemek kadar keyifli bir şey yoktu o an. Tekilaların önüme gelişi sanki altı yaşında ki bir çocuğun doğum günü pastasıyla ilk tanışma anı gibiydi adeta. Tekila bardağının kenarında ki tuzları dudağımın alt kısmıyla sıyırıp o ekşi ve acımtırak tadı dilimde hissedince beynimde adeta havai fişekler patlıyor du. Bir hamle ile biten tekilanın peşine yarım dilim limon, pastanın üstünde ki çilek edasıyla altın vuruş için beni bekliyordu adeta.
                  Tekilanın ve limonun mideme inişini derinden hissederken avucumun içinde duran buz gibi bir bira bardağı çoktan ağzıma doğru yola çıkmıştı bile. İçtiğim biranın her yudumunda beynimde festival oluyomuşcasına etkiliyordu beni. Bardağı elimden bırakıp sigaramdan bir duman çektikten sonra fark ettim ki. Biz aslında çok fazla yalan gerçekler peşinde koşuyormuşuz. Bir den dank etti kafama bu düşünceler. Ufuk çizgisine bakıp daldım uzunca. Düşünceler denizinde kayboluyordum. Kendi fikirlerim ile hayal ettiklerim arasında sanki büyük dalgalarla boğuşan küçük bir tekneydim.
                  Göğün güneş ile birleştiği noktada nedir ki, ufuk çizgisi. Gözüken ney peki? Koca bir hiç. Ne gördüğün senin hayal gücünle sınırlı sadece. İster özgürlüğü gör ister huzuru, bunlar sadece kişinin kendi hayal gücü ile sınırlı. Bizlere yıllarca hep ufukta özgürlük vaat edildi. Ufukta umut vaat edildi. Bizlere güzel günler vaat edildi. Aslında bize hep vaat edildi.
                  Peki kim, niye, niçin sürekli vaatler savurdu  bizlere. olmayacak hayallerin peşinde daha hırçın ve kalbi kırık bir nesil olduk. Sürekli barış mesajları verilip te, savaştan başını kaldıramayan bir nesil olduk. Kan ve göz yaşları içinde güne başlayan, güne veda eden insanlar var dünyanın her yerinde. Para ve kazanma hırsı yüzünden hayatı ve yaşamayı görmeyen insanların sebep olduğu kıtlıklarla, savaşlarla, ekonomik krizlerle, umutsuzlukla, doğa katliamlarıyla, bozulan ekolojik dengeyle ....vb karşılaştık hep. Ve bu böylede devam etti hep, edecek de aslında. Çünkü karşımızda gözü doymayan bir kitle var. Daha fazla kazanma hırsı ve daha fazlasına sahip olma isteği ile geleceğimizi kör eden bir avuç insan 6 milyardan fazla insanın kaderini belirleyebiliyor. Bu olanların bedelini bizlerin ödediği gibi gelecek olan nesillerimizde bundan nasibini alacak ve bir ömür alakaları bile olmayan hesapların bedellerini ödeyecekler.
                  Peki çözüm ? Çözüm yok, en azından şu anki zihin kitlesi ile mümkün değil. Belki bir umut elimizdeki bütün varlıklar gittiğinde gelecek olan yeni nesil eline alacak yönetimi ve kaybedilenleri geri almaya çalışacak. İşte bu da bir umut ve vaat. Bizde bu vaatler ile bir sonraki nesil' i uyutmaya devam edeceğiz. Ve bir sonraki nesil de bizden nefret edecek. Tam bir kısır döngü halinde yok olup gideceğiz.

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Gezinti

 Galata Köprüsü _ Sabaha karşı, İstanbul' un en masum olduğu anlardan biri.


Koreşehitleri Cad. _ Bir bahar akşamı. Durgun ve sessiz.


Ayvansaray, Haliç Köprüsü _ Işıkların dansı


Taksim _ Bir İstanbul gecesi


Eyüp, Eyüp Sultan Camii _ Sabah Namazı Çıkışı


Sultan Ahmet Camii _ Soğuk bir karlı kış akşamı.


Ortaköy _ 15 ci pozdan sonra yakalanmış bir kare


Beykoz, Sevgi tepesi _ Sevgililerin mekanında tek başına.


11 Ağustos 2013 Pazar

Barış

Barış
Sözlük anlamı olarak ; savaşsızlık, savaşmama durumu, birbiriyle iyi geçinme durumu, sulh. Barışmak eylemi. Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum.

Barış deyince benim aklıma gelen sadece rahmetli Barış Manço' dur. (saygıyla anıyorum)
Benim için, İçi boşaltılmış, ağızlarda sakızımsı bir havası olan bir kelime artık.

Tüm insanlığın ağzında ezbere çıkan çok kullanılan bir kelimedir bence. Hatta güzellik yarışmasında ki adaylar bile "Dünya da barış" diye mesaj veriyor olmaları bile buna dalalettir.

İşin garip tarafı dünyanın en büyük barış destekçileri her yere savaş götüren Emperyalist ülkelerdir!!! Barışı destekleyen ülkelerin askeri güçlerini bir kontrol edin? Barış dediğin olay elindeki sopanın düşmanınkinden büyük olması değildir ki!!

Barış bence insanların bilinç altına yerleşmiş bir ezberdir. Sadece bir kelimeden öte değildir. Çıkın sorun insanlara Bana barışın anlamını söyleyin diye?? Verecekleri tek cevap; Savaşın olmadığı bir dünya diyeceklerdir fütursuzca ve bilmişlik taslayan bir egoyla. Aslında aksine Barış bir zihniyet meselesidir. Tamam fiilen yapılan bir eylemdir ama aklında savaş olan bir insanın barış içinde yaşaması mümkün değildir ki. Her fırsatta çatacak yer bulacaktır, hadi kendine düşman bulamadı bu seferde kendi içinde savaşacaktır. Zaten insan faktörünün bulunduğu bir yerde barışın daimi olması mümkün değildir.

İnsan dediğin mahlukat Kıskanır savaşır, sinirlenir savaşır, sahip olmak için savaşır, özgürlüğü için savaşır, sevdiği için savaşır. Hiç bir şey bulamazsa kendisi savaşır. Yani insanın BIOS yazılımında barış kısmi bir durumdalıktır.

Barışın daimi olduğu bir dünya tamamen Ütopya dır. Hayaldir yani. Olması o kadar imkansızdır ki soğuk füzyonu kanıtlamak daha kolaydır. Bilinen 8 bin yıllık dünya tarihinde sadece kayıtlara geçmiş 250 yıllık bir Barış durumu vardır. Yani barış ortamını sağlamak için bile ilk önce savaşmak gerekiyor.

Aslında en büyük kısır döngülerden biridir barış. En büyük paradokstur hatta. Ve bir insan içgüdüsüdür. Karşı konulması imkansız bir duygudur. Can havliyle yapılacak ilk icraattır. çoğu zaman gereksinimdir.

Barışın sağlanabilmesi için bile savaş veriliyorsa siz düşünün bu dünyanın nasıl biz düzende yürüdüğünü.

Demem o ki, tutamayacağın bir söz vermek gibidir barış. Bu yüzden çok kullanmamakta fayda var

Saygılar.

6 Ağustos 2013 Salı

İsyan

Bize hep büyüklerine saygılı ol dediler.
İsyan etme karşı çıkma dediler.
Neden???
Bu saygıyı nereden hak ediyorlar ??
Bize böyle bir dünya bıraktıkları için mi??
Yıllarca kafalarını kuma gömüp olanları görmezden geldikleri için mi??
Yıllarca bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetiyle yaşadıkları için mi??
Çocuklarına torunlarına yaşanılmaz pislik ve adaletsizlik dolu bir dünya bıraktıkları için mi??
Yıllarca sömürülen bir memlekette ağızlarını açmadıkları için mi??
Yıllarca din alimleri tarafından sömürülüp akıllarını çalıştırıp hiç bir şeyi sorgulamadıkları için mi??
Yıllarca yalanlarla başta kalıp bu milleti uyutan bir arpa boyu yol alamayan bir ülkeyi yöneten siyasetçilere oy verip başa getirdikleri için mi??

Bir yandan

Şimdi yine sömürülüyor ve baştakiler, zihinleri beton olmuşcasına her baktıkları yerde betonarme yapılar görüyorlar. Yol yapılacak yerleri yanlış hesaplayıp ağaçları katlediyorlar ( İyice salak sandılar bizleri yedik yani ). Sınavlarda " ŞEHVEN " hata yapılıp torpilliler ve imamın müritleri ülkenin her yerine yerleşiyor. Beş parasız fakir çocukları asker ocağında terör kurbanı olup şehit olurken kendi evlatları altın kaplama oldukları için çürük raporu alıp askerlikten yırtıyorlar. Gemicikler alıp, bir gecede vergi indirimleri yapıp ülkeye tonlarca mal sokup ticarette genç yaşta başarılı olup zengin oluyorlar. Adaleti hukuku kendi yanlarına kendi çıkarlarına kullanıp hak yiyor ve suçsuz insanların hayatları ile oynuyorlar. Bilinçsiz ve olaylardan bihaber insanları yalanları ile uyutup her seferinde ağır söylemler ile lanetledikleri ülkeler ile iş birliği yapıp devranlarına devam ediyorlar, işin en kötü yanı kimse bunları bilmiyor. Bu memleketi kurtarmak için gecelerini gündüzlerine katıp, kelle koltukta diyar diyar gezip, yedi düvene karşı galip gelip halkına haklarını veren insana düşman oldular. Dinsiz ilan ettiler, hain ilan ettiler, sarhoş ilan ettiler. Daha çok yazılır ama neyse.

Diğer yandan

Yıllarca kendilerini Atatürkçü ilan edip Mustafa Kemali kendilerine kalkan yapıp istedikleri gibi at koşturanlar. Atatürkçülük kisvesi altında laiklik diye, batılılık diye yalan yanlış ideolojiler le insanlara hükmetmeye ve boyunduruk altına almaya çalışan insanlar oldu. Mustafa Kemali içkiyle anıp dine karşı bayrak açtılar, sanki bu mübarek adamı bir Türk başbuğ unu dinsiz imansız gibi gösterdikleri yetmiyormuş gibi. Yıllarca irtica diye bir çok günahsız gençleri sırf başları kapalı diye ötekileştirip körpe gençleri bu din istismarcılarının ellerine geçmelerine müsaade ettiler. Kemalizim i yıllarca yanlış insanlar, yanlış ideolojilerle kendi çıkarları için kullandı ve buna kimse sesini çıkarmadı.

İşte şimdi bu büyüklerin pislikleri biz gençleri ve gelecek nesilleri vuruyor ve bizi birbirimize düşman ediyor. Biz ne yapıyoruz; daha yaşanılır bir ülke için meydanlara çıktık, özgürlük için kişilik hakları için protestolara katıldık. Gaz yedik, vatan haini olduk, dinsiz ve Allahsız olduk. Ama yılmak yok, bizim büyüklerimizin yaptıklarını biz yapmayacağız, en azından kendi adıma yapmayacağım. Gücümün yettiği kadar bu düzene bu yalan karşı geleceğim. yazdıklarımdan mesulüm, bundan ceza alacaksam almaya razıyım. Ama artık kimse uyumasın. Bu yalan bu dolan bitsin artık. Hiçbir insanın dini, dili, kimliği, cinsel tercihi beni ilgilendirmez. Ve bu durumun kimseyi ilgilendirmemesi lazım zaten. Benim kıldığım namazdan sen cennete giremeyeceksen, benim içtiğim içkiden de zaten cehenneme gidemeyeceksin. Veya inanmayan bir insanı sen cennete veya cehenneme sokmayacaksın.

Yıllarca kutuplara bölünmüş bir ilke bırakan büyüklerim; bu sizin pisliğiniz. Artık gurur duyun.

Bir bakın bakalım Türkiye'nin eski fiziki haritasına. Karadeniz yemyeşil, Marmara keza öyle. Akdeniz zaten maki çok bir şey beklememek lazım ama ege bile yemyeşil uzaydan bakınca. Şimdi girin google.maps e. bir bakın nasıl tükenmiş ağaçlarımız. Karbondioksit salınımı insan sağlığına tehlike edecek seviyede. Her taraf beton, ağaçlar çıkarlar uğruna katlediliyor, sadece ağaçlar olsa, o bölgedeki yabani hayatta katlediliyor. Neden para için!!!! bir zaman geldiğinde oksijeni nerenizden çıkaracaksınız merak ediyorum.???

Peki biz ne bırakacağız yeni nesillere??? Biz büyüklerimizden böyle aldık gençler kusura bakmayın mı diyeceğiz.

İşte bu yüzden büyüklerim, şimdi bizden ne saygı nede sevgi bekleyin!!!


Alayına isyan